Kayıtlar

Eylül, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MANZARA

Karlı ağaç gibi eğiliyor dallarım Üstümde temmuz sıcaklığı Eğilirken ağlıyorum Yabana devriliyor köklerim   Ne zaman bir yol olsa Yeni bir kimlik işlenir kökte Ferruh baş harfini atar Son harfi belirsiz   Eğrilen köklerim Çıplak bir arazide Buğday tanesi olup çıkmaz Çıkmaza giren ruh çıkmaz   Çıplak kalıp yola düşer Sağır odaya ulaşır Ayak izleri dışarı taşar Enseden çekilir geriye   Son bir iki metrekare Kala durur camsız saat İzbe köşeden karartılar Bir taşın çevresinde sallanır   Ferruh baş harfini arar Arar durur bulamaz Vekaleten uzanırım Hayatları camın ardında   Karlı ağaç gibi eğiliyor Bir tek hayat farkında Ne manzara Ya sabır ağaçları yeşermiş   Ya sabır yaprakları Üstünden akı akmakta Kendi cennetinde herkes Ne manzara

HÜCREDE

Esaret, yedi kanatlı bir martı Kanatlarından zincirler sarkıyor Yine de bazı karanlıklar ona çekiliyor Kendi bile varlığından habersiz oysa Kendi bile ‘boşluğum ben’ diyor Yine de bazı anlamsızlıklar ona çekiliyor   Gözyaşı damlası ne çok benziyor İlk düştüğünde yere, bir ağaç kovuğuna Esareti yırtan damlalar var işte Bir tanesi bileğime düşüyor Düştüğü yerdeki morluğa üflüyor Yaran yaramdır dercesine   Kaç yılın esaretinden sonra Ne acı bir yalan bu Birazdan orada olacağım Birazdan, az bir zaman sonra Ölmüşlüğümü hatırlayana kadar Geçmişimle birlikte orada olacağım   Ben yedi kanadımla geliyorum Sen beklemeye devam et beni Az bir zaman sonra orada olacağım Arafat’tan geçip, Kızıldeniz’e Savrulan toz tanesinden daha yorgun Ama yine de daha belirgin Orada olacağım Hücrem hücrendir dercesine