Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DİLHUN

Alışırsın diyeceğim, alınacaksın Doğru ya insan alışamaz Hüzünlü bir pazar sabahını Lanet olası bir rakı sofrasında Akşam ediyorsun. Bir şiir okuyorsun yalınayak Bir türkü çırılçıplak Sesin denize karşı Akıyor içtenlikle hüznün Balıklara neşe Bir palamuda berceste Bir denizyıldızına hilal Karşı limanda bir masa Gidenleri içmişler Söyle onlara! Gidenler içilmez İçenler dilhun olur Onlara olanlar olur. Söyle onlara! Alışamıyor insan gidenlere En çokta kendine Bir bedene sıkıştırılan kalp misali Atmaya devam ediyor Ruhun hayatın kefeninde Söyle onlara! Karşı limandaki masaya Meze olacağız bizde Ve Yine söyle onlara! Ters ters Bakıyor hayat yine.

DAKTİLO

Kasketini takmış karanlık Bir masanın başında Önünde daktilosu, ağzında pipo Ve piposundan çıkan dumanlar Dumanlardan oluşmuş bulutlar Bulutların kara sevdasından Küçük bir kızın gözyaşları Yağmur damlaları Damlaların ıslattığı bir sokak Sokak kedisinin patisinin altıyla Ezebildiği hayat Ve o hayatın altında Ezilen ben Karanlık Kalan geriye

YAĞMURU İSTİYORSUN

Yağmuru istiyorsun Islanmak belki Söylesene gökyüzündeki bulutları Emerken yüreğim Nasıl yağmur yağacak yeryüzüne Yağmuru istiyorsun Çatıya vuran sesi için belki Gün boyu yalnızlıkların Gün sonu laubaliliği Şimdi sen hep istiyorsun Yağmuru istiyorsun Sesini istiyorsun Yazmamı istiyorsun satır arası Cam kenarı buğusuna yazıyorum sadece Seni sesimin içine yazsam Sessizliğime ayıp olur

HAME-İ EZEL

Karamsar değilim mahsur kaldım kefende Felç geçirdi insanlığım Fehmide hal tamamdır Cama vuran bir kuşun hırçın bakışları Karşı taşın çılgın soğukluğu Ve hame-i ezel Göster yolumu Çizeyim haritamı Çıkar yol vardır elbet Her bedende *Hame-i ezel: Tanrının kaderleri tespit ettiği kalem.

BE

Çığ düştü baharlarımızın üzerine Nefesi tıkandı papatyaların Kar rengine karıştılar eller yaman Bir gülücük yetmez eritmeye be zaman Beklemek gerek seni zalimce geç amansız durma Papatyaların çığlıkları dolanır ayaklarıma yürürken İnsan ezse yanar mıydı can bu kadar Ani düşen çığ altından kalkan yürekler Ezilmez bir daha derler doğru mu be zaman Tanrılar var gözleri bizi izler Sözlerim ve dualarım nice yollar izler Yürüyorum yordamını bilmeden her yoldan   Un ufak oluyor karlar ayak bileklerimdeki zincirlere değince Zincirler eritirmiş her şeyi be zaman Karları kışları kalpleri sevdaları Zincirler kırılmaz ama eritirmiş öylece sabahları Gün doğumunu kıskanırmış yalın ayak yürüyen ölüler Döndüğüm her yastık dalaşından bir ölü kalırmış geriye Boylu boyunca uzanmış bir sahil kenarına Öyleymiş bende bugün öğrendim be zaman Ağlamak iyi gelirmiş insana Hem insana hem sahil kenarında uzanmış Uzanmış boylu boyunca İzle şu güneşin batışını Kuş...

KEYVAN

Bir ılık su                   zihnimden                                          akan                                                         göllere Kaygı denizinin yelkenlerini batırsalar aniden Bıraksalar sulara tüm buruk hüzünleri Ve sabahın ilk ışığında yıkansa bedenler Boşa düştüm çıkış kalmamış hanemden Keyvan görülmez deniyor penceremden Ay ışığına kaldık yeniden gülümseyen kader Keyvan görülmez deniyor bakma     ...