GÖZ DUMANI

Teninde yara izleri devletler kurmuş

Her biri bağımsızlığını kabul ettirmiş

Her biri birbirinin aynı ama farklı

Teninde kendi kadar kimsesizler var

Kendi kadar teri üstündeler

Ve kendinden zıttır, anlamaz

Parlayan bir kuvars gibi

Teri neredeyse hiç olmayanlar

Birbirini bu savaşa sokmak için

Fazla ter döktü batısıyla doğusu insanın

O dar kanala, o geçit vermez dağa

O kadar kana, sınırdaki evin taşlarına

Sınırın dışında kalana olan merakı

Zarların yokuş aşağı sallanışına

Heba edilen terli beden

Kükürtü boğmalıydı zamanında

Duman altı gözlerinde tütsü izleri

Uzunca, ince bir duman

Mor damarlı sağ göz kenarı

Liman manzarasına alışkın

Elimiz Annibal’ın yüzüğünde

Kime dur diyoruz bilinmez

Durdurmak mı durmak mı niyetimiz

Tersi bir dava mı görülüyor mahkemede

Özgürlük, perdenin arkasından

Silüeti görünen bir kuş kadar

Yer kaplıyorsun, kelimeleri yutturuyor

İçimizden konuşturuyorsun

Yağmurlar sarkıyor şimdi

Siyahlardan daha karanlık

Duman göze bulaşmış, kapatıyor

Teninde dalgalanıyor bayrakları

Marşları fortis sississimo, fortississimo

Fortissimo, forte

Bunlar basit bir söylence

Görmezden geleceğim

Mor damarlı sağ göz kenarını da

Devletlerini ve bayraklarını da

Sövmezden geleceğim…  

En ağır haline geçiyorum zamanın

Aralanan kapıdan, geçmiş günlerin

En sevimsizine düşmeyi başaran

Bir yaprak kadar yuvasız ve bağımsız

Darağacını kurun bugün

Sallandırın bez bebeklerinizi

Acı karşısında herkes çocuktur

Yaprak düşer, hesap kalkar

Marşlar susar, bayraklar iner

Usulca sessizlik kaplar

Sessizlik mizacımız olur

Liman dalgasız geçmişe

Dalgasız bir geleceğe durulur

Sonsuzluk dumanla gözlere

Gözler bilinmez gerçekliğe

Bilinmezlik yara izlerine sığınır

Bez bebekler sallanırken

Herkes çocuk kalır

Büyümeyen bir uygarlık

Uysal bir ev kedisiyle bağdaşır

Ve sessizlik rüzgarla bozulduğunda

Kedisini sokağa atan soysuz olur

Bu soysuzları da bilmezden gideceğim

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİZİM ULAŞMAYANIMIZ MAKBUL

UMUDUN GÖLGESİ

İKİ LEM'