Kayıtlar

ARAF BEKÇİSİ

Geçen yine ihtiyarı gördüm Oturduk, tek elinde tütünü Yılgınlık hali Ben öldüm dedim İhtiyar say dedi Durdum Say dedi tekrardan Saydım tek tek Ne kadar kaybım varsa Ne kadar acı biriktiyse Baktı uzunca Masayı ovaladı şöyle bir Senin dışında herkes ölmüş evlat dedi Allah belamı versin Komutanım Benim içimde de herkes öldü Gelenin geçenin anlamsızca bakıp Bu ne dediği İpsiz, sapsız, uğursuz Hepsinin gece yarısı üzerine işediği Araf'ta bir direk gibiyim Ortada kalmış Yıkılmayı bekleyen Olsun.

ÖZ

özlemek başlı başına bir şiirdir sözler ise kandırmacası nefsin  ciğeri beş para etmez liman şehri şahit ölmeyeceğim dedin, ben de inandım işte o zamanlar  bu kadar saftım  soluk nasıl kesilir aniden  öğrendim, gece sessizlik nasıl iner zebanisiyle  ciğerinin ortasına insanın  nasıl ezilir, nasıl kaybeder  kayıplarımız  sırlarımızı geçti Cesur bundan sonrası yalandan yalandan ve hep  -gibi ay ışığına gölge veren kelimelerimi yutkuna yutkuna yedim şu an öyle anlamsızlaştı ki kaybetmeyi bir nesneyle, insanla eşleştirenler kaybedilenin ardından neyi kaybeder Fikirsiz'den beter kaybettim umursamayacağım  deli gömleğimin bedenini sorarlar yüzümden düşen her damlanın  bir bedeli temsil ettiğini bilmeden  kaybetmeyi bile kaybettim  belli belirsiz bir gölgede  görsen imrenirdin günahı boynuma, ilk kez ve bir kereliğine  biz de sır olmalıydık korku dolu, ürkmüş bakışların altında düşmanı uzak dağların kuytusunda mağaralar...

SIFIRDAN

şimdi  hiç gitmemiş gidilmemiş hiç yitmemiş yitirilmemiş hiç kırılmamış hiç yıkılmamış hiç yara almamış izi kalmamış nefes nefese kalınmamış limanlar terk edilmemiş hiç düşülmemiş hiç düşürülmemiş hiç düşünmemiş hiç hiçliğin bedeli ödenmemiş gibi bir hiç kalınmamış gibi unutup en aşağılık şekliyle  hiç yoktan var olmanın kefenini süslenip gülümseme  vakti bir de  o at kestanesi yalan nasılsın? iyiyim.

SON NEFESLERDE İKİZ

Biraz daha zaman, çok az Rant peşinde koşmaları nallarını acıtır Karınca yokluğunun varlığına sarılıdır Her masum, kanlı bir yapaylığa atılır Ama önce zulmün inşası için   Boşaltın, gölgeler şehrinden Geçip gitsin damarlı göz kenarıyla Yaşama hakkımın ortasından Yedi bayraklı gemi geçip gitmiş O da geçip gitsin   Ne kan ne kanım ne can ne canım Ortalık pirüpak ki ne pirüpak Gören ölmemiş kimse Ölen zaten bedensizdi der Hissiz bir sefillikle geçip gider   Devir eteklerinde ziller Dillerinde kancık sözler Zaman ilerlerken içimize işlerler Böyle soysuzlaştırırlar, aman dikkat! Aman dikkat! Levhaları asılmalı Kediler güzeldir dokunmayın   Kendine düşmanlıktır aksi Deli güreşlerinden hallice Çıldırmış bir elçinin elleri Kanlı mektuplar taşır Orta çağın son dönemecinde Sıkıcı boşluktan sızar gibiyiz   Kahire’nin adını bilmediğim Belki de hiç var olmamış Daraldıkça daralan sokağında Meyan köklü dün...

LİMAN

Yalnız liman Manzarana dönüyorum Yapayalnız ve tek bir geminin Tenezzül edip yanaşmadığı Martıların Veyahut balıkların Tek bir toz zerresinin dahi   Sözün eridiği ve kalmadığı İnsandaki insan rolünün sarktığı Sarkan o rolün değersizliğinin Değersizlerce değerlendirilemediği O son anda görülen Çirkin ve Elden düşme manzarana   Ne zaman bir Mezarlığın önünden geçsem Yalnızlığına ortak oluyorum Nefretim bakire bir tanrıça Öylece dikiliyoruz karşında İki deniz iki yaka Bir bedenden sarkan iki kol   Zamanı geri sarıp Bakmak istiyor insan Gel gör ki ben Dut yemiş bülbül gibiyim Hikayemde bir kopukluk var Makas kesiğinin yeri belli değil Sardıkça sarılıyorum Sarıldıkça daha da kuşatılıyorum Dersin düşmeyen Tek kalesiyim imparatorluğun   Yorulunca ve acı çekince Unutmak istersin Bu yüzden mi Hiçbir şey hatırlamıyorum Dileğim sana bakarken Bir balina düşse okyanusa Okyanus suyu taşsa Kanı alsa...

SİLİNEN İNTİKAM

Toplayamadım Cesur Kolay zannettim En kötü alt alta yazarım Olmadı parmak hesabı yaparım Böyle dalga geçerek İndirgedim hesabı Aklımı korumaya yeltendim Bir yelkenliye binip Yitip gittim sanki Ben hesabı indirgedim Hesap beni indirgedi Mekânı beğenmeyip Kalkıp giden müşterisiyle hayatın Göz göze gelecek kadar hem de Hangi kuşa sormalı bunu Kanatları ıslak bir kuş olsun İnsan benzerini arar Huzursuz bir kuş bulalım Kabarık hesabı görünce Saatlerce bakışalım Çakılıp kalmış gibi yapalım   Hesaba intikamı da eklemişler İkramları ücrete tabi Islak halimizle kızmayıp Huzursuzca dursak Olmaz mı Cesur Çünkü intikam Nöbete kalmış biri gibi Aslında yorgun ve bıkkın Bitmesini bekler Geçmesini Geçip gitmesini zamanın Asık suratı yüzüne yapışıp kalır Zorunluluk hissiyle Tamamlar vazifesini   Ben toplayamadım evet Zaten toplamayayım da               ...

YORGUNLUK MEMURU

yorgunluklarım kesişiyor akşamüstü akşam küstü kesişmelerin izini süren yorgunluk memuru zihin çizgi çekti olay yerine   şimdi sayın memur ben kendine çıkmazlar çizen kozalak kıvamında zengin kalkışlarımla fakir ocağına şen ben kendine yazık eden   ikinci sayfadan sonra yazacak hikâyem kalmadı siz ise beni kenara çekmiş sessizce cezalandırıyorsunuz sessiz bir binanın kıvrımlarında kıvranırken kimse dokunmaz   aşağı düşen ruhun çıkardığı ses yüksekliği fark ettirir   yine de bedeni itemez siz itiyorsunuz   kıvranan imtiyaz sahibidir kabulü bozuyorsunuz katlinizin şüphelisi olarak beni suçlayıp siz de yoruyorsunuz      söylenen değersiz söyleten çok değerli siz bundan hep söylenene bakıyorsunuz   şimdi sayın memur siz anladığım kadarıyla hep suçlayıp hep öfkeyle kalkıp hiç oturmadan katilinizi arıyorsunuz   kıvrananları kenara çekiyorsunuz hak...

ADALET(Sİ) NOTASINDAN

Zaman, insana yalan söyletir Geçmişi özlettiği için söyletir Geleceği düşlettiği için söyletir Bugünü hafif ya da ağır geldiği için   Kendini es geçip sığınmak ister Bir şarkıyı mırıldanır gibi dudak ucuna Sığınma bedelini yalanla öder Kendine pahalıya patlar     Boşlukta sallanan ve çırpınan Beşli çubuklar Boşlukta ve kendinden uzakta Sarılıp adalet(si) notasından Alışılmış el yordamıyla Okşar sessizce tenini   Kanmaz   Mırıldanırken Yaslar birleşir Yaşlara dönüşür Her yaş Aldığı yol kadar Yüzde acı bırakır   Gözyaşlarının ıslattığı ölümü ise kimse kurutamaz   Ölüm kadar ıslaklık kalır   Zaman adalet(si) notasından düşer Bedeni çıplak K â f i

UYSAL KARANLIK

Bugün…   Bugünü mü soruyorsun Bir şey değişmedi Ekran görüntüsü alınıyor sadece Oturup iki alay, iki alay etsin diye   Dram…   Hayır, dram denilemez Eğri büğrü karanlık var işte Neyin derdindesin Cesur Dram denilen kelime ahmakların sözü Dram değil bu, bu gerçek Bunun adı -Karanlık Cesur -Karanlık   Bu şehirde de aynı, Buşehr’de de Şam’da da Ramallah’ta da İster Londra sokaklarında ol İster Bastille meydanını turla Kaşığı eğer gibi eğiyor bizi   Yine de çok şükür Bazı yetileri oldukça sınırlı Ya da bir yanı var bilinmeyen Oldukça yumuşak kalpli   Biz titreyerek sönerken O bizi sarmalıyor Söndüğümüzde Tamamen kucaklıyor   Sen…   Söyletme işte En derin arzuyla kucaklamış seni Haline bak! Yetmezmiş gibi Affet Bende üstüne çiçek kondurdum   Yine de biliyorum Şimdi senin yapacağın gibi Hep söyleyecek bir çift laf Kalıyor Cesur Zor günlerde kullanırız diye ...